Bir ustura, bir makas ve yılların birikimiyle yoğrulmuş maharetli eller… Celalettin, sadece bir berber değil; aynalar diyarında insanların kendini yeniden keşfettiği bir zanaatkârdır. Her gün sabahın ilk ışıklarıyla dükkânının kapısını aralar, adeta bir şövalye gibi ekipmanlarını kuşanır. Çünkü onun için bu meslek, sadece saç kesmek ya da sakal tıraşı yapmak değil; insanların özgüvenlerini tazelemek, kendilerini iyi hissetmelerini sağlamaktır. Çıraklıktan devraldığı ustalığı, müşterilerinin yüz hatlarına en uygun modeli bulma sanatıyla birleştirir ve her birini adeta bir heykeltıraş titizliğiyle şekillendirir.

Ama bu yolculuk kolay değildir. Celalettin, hem mesleğinin inceliklerini koruyup yaşatmak hem de ailesinin geleceğini güvence altına almak için her gün mücadele eder. Hijyen kurallarını bir şölen titizliğiyle uygular, her müşterisini özel hissedeceği bir dünyaya davet eder. Çünkü onun dükkânına giren sadece bir tıraş için gelmez; orada bir dost, bir sırdaş, hatta bazen bir terapist bulur. Randevularını itinayla takip eder, her müşterisine özel bir hizmet sunarak onları günlük hayatın keşmekeşinden bir anlığına olsun uzaklaştırır. İşte bu yüzden Celalettin’in berber koltuğuna oturan herkes, dükkândan yalnızca daha bakımlı değil, aynı zamanda ruhu yenilenmiş bir şekilde ayrılır.